ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Haber & Söyleşi / Fındık Üretiminde Yeni Trend: Organik.. « geri
Bugün konvansiyonel üreticimiz gelip de fındığını organik olanla değiştirmek istiyorsa demek ki bu konuda bir dönüş var diye düşünebiliriz. Dönüş dediğimizde elbette konvansiyonel olan üretimden, organik üretime geçiş anlamında diyorum. Yoksa tersi durum, yani organik üretimden normal şartlara geçiş, bugüne kadar (8 yıldan beri) sadece 2 üreticimizde gerçekleşmiş. Yani 1300’den fazla üretici içinde sadece 2 üretici.. Oldukça düşük bir oran.. Bunun yanında bir de her iki yetiştiricilik şeklini aynı anda yapanlar da var ve düşünün ki kalan çoğunluk organik fındık yetiştiriciliğinden memnun ve bu işi benimsemiş durumda. Geçiş döneminde gerçekten sorunlar yaşadık, gübreyi ve ilacı kestiğimizde yerine neler kullanacağımızı, ürünü zararlıdan nasıl koruyup, verimi de düşürmeden yetiştiricilik yapacağımızı bilemedik. Bu noktada gerek tarım danışmanlarımız ve gerekse de tüm tarım personeli bizlere elinden gelen her türlü desteği göstermiş ve göstermektedir.

Soru: Çarşamba Organik Fındık Üreticileri Birliği ne zaman ve kaç üyeyle kuruldu? Şu anda gelinen nokta ve faaliyet alanları nelerdir?

Cevap: Çarşamba Organik Fındık Üreticileri Birliği 2007 yılında 57 üreticiyle kuruldu. Şu anda ise 800’ü ÇKS yani Çiftçi Kayıt Sistemine kayıtlı 1300 üretici ile yaklaşık 82 bin dekar alanda organik tarım çalışmalarını birinci planda yürütüyor.  Sebebi de Samsun’un içme suyunu sağlayan Çakmak Barajı havzasına meyli olan ve 130 köyün içinde önceliği olan 2 köyün yerleşimidir.  Amacımız % 30 anlamına gelen 2500 da alanda daha sertifikalı organik tarım gerçekleştirmektir. Birliğimiz ayrıca, Çarşamba ilçesindeki mevcut konvansiyonel fındık üretiminden de sorumludur. Tabi ki Birliğimize üye olmayanların da uygulamalarımızı takip ettiğini görmek sevindirici… Ayrıca burada belki hiç ilaç ya da gübre kullanmamış üreticimiz var ama yaptığının organik tarım olduğunu kendisi de henüz bilmiyor. Bu kişiler belki de tarımın rastgele yapıldığı bir dönemden geliyorlar ve aslında bölgenin bakir kalması adına sevindirici olan bu durum, üretim bilinci adına iyi değil ve bizim de üzerinde durmak istediğimiz biraz da bu bilinç meselesi.

Soru: Peki neler yapıyorsunuz bu “bilinç” meselesini aşmak ve üreticiyi daha farkında ve bilgili kılmak adına?

Cevap: Öncelikle söylemek isterim ki; Bakanlığımızın tarım danışmanları projesi bu noktada imdadımıza yetişmiştir. Her biri gayet bilgili ve idealist olan bu tarım danışmanı gençler, çiftçi ya da üretici dediğimiz kesimle iç içe olmak suretiyle bir farklılık oluşturdular bile. Düşünün ki önceden bizler, her hangi bir konuda bilgi almak istediğimizde; ancak en yakın ilçeye gitmek suretiyle, kısıtlı zamanda, daha sınırlı bir samimiyetin verdiği çekinceyle ve tabi ne de olsa bir resmi ortamda sıkıntılarımızdan bahsederdik. Ya da tam olarak bahsedemezdik de, üstü kapalı bir şeyler söylerdik. Şimdi ise sadece mesai saatleri ve resmi ortamlarla sınırlı olmayan, her dilediğimizde ve her ihtiyacımız olduğunda ulaşabileceğimiz, daha rahat kendimizi anlatabileceğimiz tarım danışmanlarımız var ve bizler bu durumdan memnunuz. Bunu özellikle ifade etmek istedim. Ama eğitim olayına girersek, az önce bahsettiğimiz danışmanlarımızı da kapsayan bir dizi eğitim projeleri hazırlığımız da var.

Soru: Projelerinizi biraz açalım isterseniz, birbiriyle bağlantılı bazı projelerden bahsediyorsunuz sanırım?

Cevap: Elbette. Aslında henüz hazırlık aşamasında ve birbiriyle bağlantılı 3 projemiz var.. İlk projemiz, 10 kadar danışmanı kapsayan bir “Tarım Danışmanlığı” projesi ve bununla az önce bahsettiğimiz üreticiyi bilinçlendirme konusunu amaçlıyoruz. Dediğim gibi hazırlık aşamasında ve bunu genişletebilmemiz halinde ulaşmadığımız köy kalmayacak.  Diğer projemiz ise Ta-Tu-Ta kapsamındaki bir “Eko- Tarım” projesidir. Şehirdeki insanın doğal hayata uzaklığından yola çıkarak hazırlamış bu projede amacımız; şehirli insanın senede belli dönemlerle sınırlı da olsa gelerek buradaki hayatı yaşaması ve bu havayı solumasıdır. Bungalov ya da kerpiç, toprak gibi doğal malzemeden evler tasarlıyoruz. Bu evlerin hemen yanındaki üretim alanları olacak ve gelen vatandaş hem şehirden uzak- doğayla iç içe birkaç sakin gün geçirecek, hem de bu üretim alanlarından dilerse kendi eliyle topladığı ürünlerden satın alabilecek. Bu hem bir maddi gelir olarak katkı sağlayacak ve hem de Ta-Tu-Ta uluslar arası bir uygulama olduğu için köyümüzün tanıtımını sağlar diye düşünüyorum. Ayrıca domatesin ağaçta yetiştiğini sanan ve “tavuk çizer misin” dendiğinde tabakta kızarmış tavuk çizen çocuklardan söz ediyoruz ve yeni neslin de bu bağlamda toprağa bu kadar uzak yetişmesini dilemiyoruz. Bu açıdan da projemizin, ayrıca bir kültürel misyonu da olacak diye düşünüyorum. Bunun dışında (çocuklar demişken), fındık dallarından organik oyuncak ve mobilya düşüncemiz de var zaman içinde.

Soru: Gayet güzel düşünceler, inşallah uygulama alanı bulabilirsiniz diyelim. Bir başka projelerimiz daha var sanırım, değil mi?

Cevap: Evet, aslında az önceki tatil köyü uygulamasıyla bağlantılı bir proje bu da… Tatil köyünün hemen yanında kurulacak “Demonstrasyon Çiftliği”  projemiz var ki bundan beklentimiz de şudur; köyümüzde yetişebilecek ama kimsenin de üretmediği ürünler var. Nane, kekik vs. gibi.. Bir de bunları satın almak isteyen ve buna hazır bir grup var. İşte proje ile bu ürünlerin üretimine ağırlık vererek yerinde pazarlama imkânı sayesinde de pazarlama maliyetlerini karşılamış olacağız. Bu ürünlerin yetişme koşullarını araştırırken; örneğin meteorolojiden iklim ve yağış gibi verileri aldık. DSİ’den ürün yetiştirilebilirlik durumlarına göre bir ürün deseni raporu istedik. Söz konusu alanda toprak tahlillerini de ilgili kuruluşa yaptırdıktan ve Bakanlığımızın desteklediği ürünlere de baktıktan sonra bu konuda bir fikrimiz oldu. Mesela bir Cin Mısırı var ki, bu ürüne çevreden çok da talep var. Daha geçen seneki tarım fuarında bizden 600 ton cin mısırı talep ettiler mesela. Bizde mısır üretimi yok değil ama bu türden değil.

Soru: Uluslararası olma noktasında hatırlatalım, dış pazarda da zaten bir miktar payınız var Birlik olarak değil mi? Markalaşma yolundasınız.

Cevap: Elbette. Bizim aslında uluslararası olmak anlamında bir sıkıntımız yok ve marka dediğimizde az önce anlattığımız bütün bu emeğe bir ad konulması gerekir değil mi? Biz mesela Çarşamba ovasını da temsilen ve “yeşil”e vurgu babında “Yeşilırmak” marka adı üzerinde duruyoruz. Eğer bütün bunları halledebilirsek, ambalaj vs. gibi aşamaların da dâhil olduğu çoklu bir yapı hayal ediyor, hatta hayal etmenin de ötesinde girişim anlamında üzerinde duruyoruz. Bugün yurt içi ve dışında birçok önemli markaya mal verir durumundayız, ama tabi ki bu söylediğimiz firmaların çok yüksek standartları mevcut. Bizden mal almaları demek birçok analiz ve kontrolden alnımızın akıyla çıkmamız demektir. Malımız bu pazarlardan dönmüyorsa, en üst standartları da sağlıyoruz ve ürünümüz kaliteli demektir.

Soru: Yaklaşık 8 yıldır bu işi yapıyoruz diyorsunuz, yerli talep ve üretici alakası nasıl peki organik fındık işine?

Cevap: Bugün konvansiyonel üreticimiz gelip de fındığını organik olanla değiştirmek istiyorsa demek ki bu konuda bir dönüş var diye düşünebiliriz. Dönüş dediğimizde elbette konvansiyonel olan üretimden, organik üretime geçiş anlamında diyorum. Yoksa tersi durum, yani organik üretimden normal şartlara geçiş, bugüne kadar (8 yıldan beri) sadece 2 üreticimizde gerçekleşmiş. Yani 1300’den fazla üretici içinde sadece 2 üretici.. Oldukça düşük bir oran.. Bunun yanında bir de her iki yetiştiricilik şeklini aynı anda yapanlar da var ve düşünün ki kalan çoğunluk organik fındık yetiştiriciliğinden memnun ve bu işi benimsemiş durumda. Bu hale gelmemizde üreticimizin istek ve özverisinin yanında Tarım İl- İlçe Müdürlüğümüzün de katkılarını da atlamak istemem. Geçiş döneminde gerçekten sorunlar yaşadık, gübreyi ve ilacı kestiğimizde yerine neler kullanacağımızı, ürünü zararlıdan nasıl koruyup, verimi de düşürmeden yetiştiricilik yapacağımızı bilemedik. Bu noktada gerek tarım danışmanlarımız ve gerekse de tüm tarım personeli bizlere elinden gelen her türlü desteği göstermiş ve göstermektedir.

Soru: Son olarak, fındık üreticileri adına söylemek istedikleriniz neler?

Cevap: Öncelikle “organik mal” üzerine konuşacak olursak, piyasada bir güvensizlik olabiliyor. Yani, mesela tüketicinin kafası karışık olabiliyor. Piyasada her önüne gelen, malına organik deyince bir güvensizlik oluşuyor tüketicide. Aslında emin olsa alacak, ama bunca şaibeli söylem arasında her “organik” ibaresine güven duymuyor. Bunun yolu en iyisini yapmaktır ve biz inatla en iyisini yapacağız diyoruz. Bu konuda bir iç pazar oluşturulması şart ve devletin alım garantisini biz üreticiler olarak arzu ediyoruz. Zira, hiçbir üründe fındıktaki kadar çok gözlenmeyen mevcut fiyat dalgalanmaları üreticiyi endişelendirebiliyor. Bu sene örneğin fındık piyasasında fiyatlar geçen senenin çok altında gerçekleşti. Biz bu piyasada, devletin fiyatlara üretici lehine dahlini istiyoruz. Örneğin fındıkta aşırı üretim gerçekleştiği yıllarda, bir miktarını devlet satın alıp sonraki yıl az üretim gerçekleştiğinde piyasaya sürerek fiyatları dengeleyebilir diye düşünüyoruz. Sonuçta raf ömrü uzun olan bir üründen söz ediyoruz, bu yolla denge mümkün olabilir. Ayrıca devletin, en azından üretim ve fiyat politikalarını belirlerken, yurt çapındaki sayılı Birliklerle bir araya gelmesini ve bizzat üretimin ve pazarın içinde olan bizleri de dinlemek suretiyle bir politika oluşturmasını arzu ederiz.

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.