ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / Beyinlerimiz Kara Önlüklü.. « geri
Her sabah saat 07.00 civarında biz kahvaltıdayken yani.. Hemen yakınımızdaki ilköğretim okulundan aynı sesler gelir; “Kızım sıraya gir.. Oğlum konuşma, sesin çıkmasın çocuğum.. O renkli ceketler çıkacak.. O saçının hali ne?” vs vs.. Doğru zamanlamaya göre o sesleri duyuyorken bizim kahvaltı sofrasına çoktan oturmuş olmamız gerekiyor. Mesela çayı hazırlıyorken bile o seslere yakalanma gafleti, güne-okula- işe- güce- geç kaldığımızın göstergesidir. Bizi bile hizaya sokan hoparlördeki yüksek volümlü ses, kim bilir kimileri için kaçıncı rüyadan zamansız uyandırılmak anlamına gelmiş olmalı ki.. Şikayet mi oldu, ne olduysa bu ara daha az volümle dillendirilmekte. Ve bir farkla daha.. “Çocuğum o saçının hali ne, o renkli kazaklar çıkacak, oğlum kravatın nerde?” gibi kısımlar uyarılar arasından kalkmış haliyle.

Evet.. Hepimizin de medyadan takip ettiğimiz, bildiğimiz, gördüğümüz, duyduğumuz gibi artık üniversite öncesi eğitimin tümünde bir kıyafet serbestliği hususu gündemde.

İlk tespitim; uygulamaya doğrudan muhatap kesim olan; çocukların ve gençlerin uygulamadan olağanüstü memnuniyeti oldu.

Hani tam da ekmekle ilgili son tebliğin, üstünden aylar geçmesine rağmen henüz uygulamayan un- ekmek işletmecileri haberini okuyunca dedim ki; bir mevzuatı çıkarmaktan öte, toplumda karşılık bulması mühim galiba.

Ekmeği şimdilik bir kenara bırakacak olursak.. Yani açıkçası serbest kıyafet uygulaması hedef kitlede karşılık bulmuş ve hatta memnuniyet oluşturmuş bile.

Zira hangi miniği, ergeni, genci gördüysem, hepsi de uygulamadan oldukça memnun halde.

***

Bu durumda hani “gençleri anlamak” bahsiyle muhalefet modası vardı ya..

Üniversitelerde harçların kaldırılmasını da, bu kıyafet serbestisine ekleyince, gençlerin memnuniyetini kıstas alan bu muhalefet argümanı da yavaş yavaş miyadını tamamlayacak gibi duruyor.

Dediğim gibi gençlerin, çocukların uygulamaya bakışından bir olumsuzluk çıkarmak zor. İlle bir olumsuzluk bulmak için uygulamayı ekonomik yönden didik didik edenler içinse üzgünüm.

Zira, ben de bu sav’a karşı oluşturulan defans tarafındayım; yani bir çocuğun ekonomik durumunu anlamak için ille de pantolonuna, eteğine, kazağına bakmanız gerekmiyor.

Mesela bir “ayakkabı dünyası” var ki.. Burada isimlerini sayamayacağım birkaç marka adı var ki.. Veliler bilir; pek çok çocuk bunları giymeden ekmek almaya gitmekten imtinalı çoktandır..

***

Ya ayakkabılar dışında kalanlar.. Onlar mı?

Mesela kabanlar, montlar, çantalar, harçlıklar, beslenme çantaları, kantin harcamaları, tatil- gezi gibi türlü etkinliklere katılımlar..

“Herkes kalkıp tek tek adını- soyadını/ anne- babasının mesleğini söylesin”le başlayıp.. “Yaz tatilinizin nasıl geçtiğini yazın”la başlayan ayrıştırıcı sorular..

Uçağa hiç binmemiş bir gözle varlığı hiç algılanmamış “uçak” fobileri, “tüp”süz derine dalamamalar.. Yani korkular, hatıralar, meraklar dahi..

Yardım faaliyetleri için öğrencilerin (dolayısıyla onların velilerinin) biçtiği fiyatlar, cep telefonları, walkmenler, CD çalarlar..

Servis- tur şirketleri, içinden inilen arabalar, anneler- babalar, kazançlar, bütçeler, mahalleler, semtler, evler, kiralar..

Burslar, kurslar, gidilebilen dershaneler, kırtasiye araç- gereçleri, kalem kutular, şemsiyeler, yağmurluklar, sular bile.. Sahi neyi konuşuyoruz, içilen sular bile farklı.

Aslında bunların ötesinde okulların kendisinde bile bir ekonomik ayrışmadan söz edebiliriz.

***

Dolayısıyla sadece “ekonomik ayrışmaya sebep olabileceği” bahanesi ile uygulamayı haksız çıkarmak zor.

Hep yanlış yerlerden vuran muhalefet ipucu isterse başka bir sebep daha iyi çalışabilirdi, ki o da daha az öne çıkardıkları uygulamanın intizam yada güvenlik gerekçeli bazı endişelere yol açması konusu olabilirdi.

Bu benim de bizzat kafamı kurcalayan taraftı. Ben de ilk duyduğum günlerde bir yandan özgürlükçü yanımla uygulamayı alkışlamıştım.

Ama perde kıvrımlarının eşitliğine kafa yoran simetrisever yanımın da, bu çocukların rengarenk sıra oluşuyla çıkacak görüntüye alışması için çoook zaman lazımdı.

Sonra işin içinde, o rengarenklikte kimin sivil, kimin o okul öğrencisi, kimin başka okuldan, kimin kantinci, kimin simitçi olduğunu anlayamama sorunu..

Yani bir nizam, intizam, aidiyet sorununun da ötesinde bir güvenlik meselesi giriyordu ki; okul önlerindeki esrar- uyuşturucu satıcılarına atfen gündeme de geldi zaten az da olsa.

***

Kısacası benim okullardaki kıyafet serbestîsine ilişkin asıl endişelerim ekonomik ayıraç vazifesi göreceği değil de daha çok son saydığım nizam- aidiyet ve güvenlik konusuydu.

Ve kim bilir belki de.. “Rahat- hazroll” zihniyetinin ağır nizam- intizamı içinde; saçları makasla kesilen, renkli hırkasına el konan, spor ayakkabı giydiği için devamsız sayılan, dayak yiyen, tokatlanan, azarlanan ve zaman zaman aşağılanan..

Üstelik bütün bunlara “okul”da maruz kalan bünyelerimizin, şekillen(diril)me tarzına bakınca bu endişeleri taşımamız da doğaldır ve hatta taşımasak bünyeye asıl o vakit aykırı olurdu.

Şimdi, dileyelim hayırlı uğurlu olsun. Dileyelim bizden daha şanslı olan rengarenk giyimli bu çocukların da, hatta hala tek tip giyinmek durumundaki askeri okul öğrencisinin de beyinleri dayatan değil,

Geleceğin Türkiye’sinin üzerinde, geçmişin sisli- şimşekli- yağmurlu günlerinden arta kalan gökkuşağı rengarenk’liğinde parlayan zihniyetlerden olsun.
Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.