ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / Suriye'de Neden Tarafız? « geri
Suriye'de taş taş üstünde kalmazken kenarda öylece durmak, bu ağır sağanaktan “paçalara hiç su sıçratmadan çıkmak” mümkün müydü? Biraz da mısır patlatıp "Kuzuların Sessizliği" izler gibi, arada dehşetten gözlerimizi kapayıp- arada parmak aralarımızdan gelişmelere bakmakla yetinse miydik? Ve zaten biz gelişmelerin dışında kalmaya “tövbe billah” yeminli de olsak.. Ortadoğu’da ok yaydan çıkmamış mıydı bir kere?

Aslında en son başka bir yerde kalmıştım ama.. Reyhanlı’daki korkunç patlamayla daha da çetrefilleşen koskoca bir Suriye meselemiz varken, beynin bekleme odasına alınıyor doğal olarak başka her mesele… Ve değişiyor öncelikler birden.

Zira bugün Ortadoğu’da tarih yazılırken, bizi de “şahit” yazdılar haberiniz yok. “Küçücüktük” diyemeyeceğiz.. ”Bütün iletişim araçlarını toplamışlardı, bilmiyorduk, görmemiştik, kördük, sağırdık” da diyemeyeceğiz..

“Olası, rutin, abartılacak yanı yok” mazeretini de öne süremeyeceğiz. Her şey gözlerimizin önünde gelişti, var mı itirazı olan?

Ve Galatasaray- Fener maçında ne biçim bir “taraftarlık” ediyorsak, öyle bir kutuplaşma ile mevzilenmiş bulduk kendimizi; siyasetçisi, gazetecisi ve bizler gibi sosyal medyanın yahut sokakların sade vatandaşı...

Bizler bile durduğumuz yerde duramayıp kendimize göre bir “duruş” geliştirdikten sonra... Kilometrelerce öteden Çin bile taraf olduktan sonra..

Suriye ile bizden daha az geçmişi ve hukuku olan Rusya ile.. Ortak tek kilometre sınırı dahi olmayan İran bile kendilerince bir pozisyon aldıktan sonra…

Kim suçlayabilir ki Hükümeti gereksiz yere meseleye dahil olmakla?

Üstelik bu mesele.. Şöyle ağız dolusu bağırsak, karşıdan aks’ini duyabileceğimiz yakınlıktaki "dokuz yüz kilometre"lik uzunca bir sınır bölgesi ile de “kayıtsız” kalmayı imkansız bırakıyorsa…

Üstelik bu mesele.. Suriye’deki zulümden kaçanların can havliyle Türkiye'ye gelmeye devam edişleri dolayısıyla, Türkiye’nin iç siyasetini de meşgul ederek daha ivedi meselelerin çözümüne ket vuran bir “mülteci meselesi"ni ortaya çıkarıyorsa…

Üstelik bu mesele.. Sınırın öte yanında tek tek öldürülüp, üst üste istif edilmiş “kadın- çocuk" cesetlerine karşı susmayı, kör olmayı değil; "Bir kötülük gördüğünde gücün yetiyorsa elinle, değilse dilinle engellemeye çalış. Ona da gücün yetmiyorsa kalbinle buğz et” diyen bir inanca sahip olmakla, fazladan sorumluluk yüklüyorsa..

Üstelik bu mesele.. “40 yıldır binlerce can kaybı ile 300 milyar dolara mal olan o PKK’yı açıkça destekleyen, eğiten, silahlandıran” (Abdülbari Atwan'ın 13 Mayıs 2013 tarihli Kudsül Arabi’deki yazısının 15 Mayıs 2013 tarihli Zaman Gazetesindeki çevirisinden..) bir ülkenin, işler karışıp "siste görüş daralınca" daha başka neler yapabileceğinin kestirilemediği topraklardaysa..

Ve daha bir çok sebep..

Dolayısıyla başkalarının (muhalefetin) iddia ettiği gibi; kenarda durmak, bu ağır sağanaktan “paçalara hiç su sıçratmadan çıkmak” mümkün görünmüyordu.

Kaldı ki “vatan vatan” dediğimiz kara parçasını da olduğu gibi “copy” yapıp, okyanus ötesindeki aynı yüz ölçümlü bir coğrafyaya “paste” edemeyeceğimize göre.. Ve zaten biz gelişmelerin dışında kalmaya “tövbe billah” yeminli de olsak..

Ortadoğu’da ok yaydan çıkmamış mıydı bir kere? Ve Türkiye zaten meşhur Arap Baharında da “diktatör”lerden değil, “halk”lardan yana tavır almamış mıydı?

Dolayısıyla “ilkesel duruş” gereği de Türkiye, Suriye meselesinde halk’lardan yana olan çizgisini değiştirmediği gibi, en azından asla ikilemde bırakmayan açık ve net bir politika izlemek suretiyle bu tavrı hiç gizlemedi.

Hiç olmazsa, bir önceki dönemde; göstermediği eliyle PKK’yı destekleyen Esad rejiminin, diğer eliyle her fırsatta “misafir şekeri” ikram ettiği Türkiye’ye karşı tutumunda olduğu gibi “iki yüzlülük” sergilemedi.

Ha bu arada, “iki yüzlülük” demişken.. Suriye’de olup bitenler için, tam da yukarıda saydığımız sebeplerden dolayı pozisyon almak durumunda kalan Ankara'nın, Suriye muhaliflerine desteğine çok ama çok içerleyip de,

Şam'ın PKK'ya (yıllardır bilinen ve yukarıda naklettiğim) aleni desteğini yok sayanlar mıydı bu, uzun zamandır annelerin ağlamadığı sürece “vatan hainliği” yakıştırması yapanlar?
Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.