ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / Gerçek diktatörlerle gayet iyi anlaşıp da... « geri
Halbuki.. Beş bin bilançolu kanlı darbeyi içine sindirip silah zoruyla iktidara gelmiş Sisi'ye anlayış gösteren, Mısır'la arayı düzeltmek gerektiğinden bahseden sen.. Kırım’ı ilhak- Ukrayna’yı işgal etmiş, yetmemiş cehennemin dibindeki Suriye’ye de göz dikmiş yayılmacı Putin'le aynı safta bulunan sen... Her gün kaç idamın gerçekleştiği belirsiz katı İran rejimiyle arasından su sızmayan sen.. Paris saldırısı sonrası olağanüstü önlemlerine rağmen Fransız hükümetine anlayış bildiren sen… Hele ki kendi halkını çoluk çocuk kadın demeden parklarda- okullarda katleden, babadan devraldığı koltuğunda diktanın alasını uygulayan katil bir diktatöre (hem de bunları yaparken) heyet yollayan sen... Demezler mi adama?

Bilirsiniz, kısa bir süre öncesine kadar bu ülkedeki belli başlı derdimizdi “üslup meselesi”..

“Belli başlı” diyorum, zira; terörün susturulduğu, şehit tabutlarının artık omuzlanmadığı, fotoğrafın bütününde de hiçbir annenin ağlamadığı..

Ülkenin doğusunun, batıdaki standartlara yaklaştığı, azınlıkların (önceki yönetimlerde ihmal edilmiş) haklarının iadesine başlandığı..

Ekonomik büyümenin yüz güldürdüğü, yabancı yatırımın arttığı, birbiri ardına metro- hızlı tren- köprü- tesis açılışlarının gerçekleştiği, sanayicinin- esnafın desteklendiği.. Kısacası işlerin rayında gittiği..

Bilinen vesayet odaklarının sindirildiği.. Bir apoletlinin sesinin, bir seçilmişten daha çok çıkmadığı (hatta demokrasisi oturmuş bütün diğer ülkelerdeki şekliyle nerdeyse hiç çıkmadığı); özetle sandığın artık sekteye uğramadığı..

(Gerçekten de) bir ‘altın’ dönemdi bu, üslup tartışmalarıyla heba edilen…

Hele de Türkiye gibi;

Dünü/ geçmişi; ekonomik krizler- iç dış borçlar, çökmüş sağlık sistemi, şişkin istihdama rağmen devlet dairelerinde bitmeyen işler..

Askeri darbeler, siyasi cinayetler, sağ sol çatışmaları, 30 yıllık terör, aciz dış politik konum, güdümlü devlet adamları, istikrarsızlık gibi say say bitmez kangren sorunlarla dolu bir ülke için,

Kim ne derse desin, Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki en altın devirdi gerçekten de o son birkaç yıl..

Gezi eylemleri ile ilk kez açıkça kastedilen, 17- 25 Aralık’la tekrar denenen, 30 Mart- 10 Ağustos 2014’lerde umut kesilen, 7 Haziran’da (2015) “nihayet başardıklarını” düşündüren, Temmuz 2015’de terörden dahi beklentiye girilen pek çok ölümcül darbeye kadar devam eden.. o son birkaç yıl.

E böylesi başarılı hükümetin karşısındaki, böylesine argümansız bir muhalefet de başka ne yapacaktı ki zaten?

Artık onun tüyü, bunun kılı, armudun sapı, üzümün çöpü derken… Sağlam, adamakıllı veriler- icraatlale değil ama,

Gidip de eften püften meselelerle muhalefet edecekti elbette!

***

İşte üslup meselesi de (tıpkı ‘ifade özgürlüğü’ gibi),

Böylesi argümansız dönemde, bir muhalefet zemini bulabilmek için (yine muhalefetçe) icat edilmiş sözüm ona bir ‘argüman’ biçimidir.

Ve nedense, ortalıkta üslup namına ‘üzerine sifon çekmelik’ pek çok acınası küfür- hakaret- iftira dolaştığı halde,

Biz o üslubu da sürekli Erdoğan’ın dili üzerinden tartışıyorduk, o da ayrı konu..

Mesela “tıksırıncaya kadar için.. kızlı erkekli evler” gibi (Devletin/ Hükümetin/ seçilmişin üzerine hiç de vazife olmayan) Erdoğan'a ait bir takım sorunlu ifadeyi şahsen eleştirmişimdir de...

Evet, Erdoğan bu ifadeleri kullanmamalıydı, hem de kime- neye rağmen kullanmamalıydı;

MEB’in ders kitaplarında dahi yer alan bir şiiri okudu diye, aylarca hapis yatmasına sebep sisteme öfkesine rağmen..

Susuz İstanbul’u suya kavuşturmasının, Haliç’i pislikten arındırmasının, 7 tepeli şehirden çöp dağlarını kaldırmasının karşılığını ‘nefret’ olarak iade eden 'bir takım' İstanbullulara rağmen..

Kapatma davalarına, 367 kararına, başörtülü kızını öz vatanında okutamamasına, ailesine atılan iftiralara rağmen..

Montaj tapelere, kasetlere, bunları servis edenlere, her birinin üzerine beş fazla daha katıp sanal aleme sürenlere, sosyal medyada kum torbası- linç unsuru yapanlara rağmen hem de..

Kızını IŞİD lideriyle aşağılık bir dedikoduda anan, oğlunun Aksaray’daki meşhur ciğerciyle fotoğrafını “Bilal IŞİD’lilerle” diye sunan (sonradan özür dilense ve pek çok ünlünün bu kişiyle hatıra fotoğrafı servis edilse bile) iftiracılara rağmen..

Ölmüş annesine, eşine dahi küfreden kimi insan müsveddelerine rağmen bile yapmamalıydı son tahlilde..

(Öte yandan taş olsa çatlarmış öyle mi..)

***

Oysa Erdoğan’ın üslubu diyenler dönüp kendilerine- kendi siyasetçilerine baksalar neler görecekler neler..

Misal; “YPG Fırat'ın ötesine geçecek, sen de suyun bu tarafından mal mal bakacaksın.. “İt ürür kervan yürür” ne hoş(!) üslup değil mi?

Söyleyen kim, Erdoğan mı? Hayır, o temiz yüzlü- sazlı sözlü- Çipras benizli, solun bir dönem umudu- veliahtı pek kıymetli Demirtaş'ınız (Ekim 2015)..!

Misal “ispat edemezsen senin ananı…, gerisini söylemeyim, anlayan anladı” da pek iç açıcı bir üslup değil, öyle mi.. Peki kim söylemiş?

Yok, Erdoğan değil.. Bunu da Sn. Kılıçdaroğlu 2011’de Zonguldak mitinginde (tabii ki o zamanki Başbakanımız olan yine Sn. Erdoğan’a) hitaben söylüyor.

Ahlaksız, zihinsel engelli” yok yok bunu da Erdoğan demiyor, bu da Cumhurbaşkanımız Erdoğan’a, gayet ‘sevecen’ üsluplu CHP lideri Sn. Kılıçdaroğlu’ndan.

Misal “bu millet sizin ….nıza koyar”…. -“Aaa ben çok yorgunum Yaşar Nuri, benim yerime de koy noluur..” uslubuna rezil sıfatı bile az değil mi?

Bunu da yine üsluptan şikayetçi partimiz CHP’nin televizyon kanalı olan Halk tv ekranları kanlı canlı vermişse daha ne üslubundan bahsediyorsunuz siz Allah aşkınıza..!!

Be hey densiz, be hey kanun tanımaz, ahlak bilmez”.. Kim mi söylemiş; ülkenin bir dönem Başbakanı/ sonra da Cumhurbaşkanı olan kişiye en masum hitabı “haysiyetsiz, şerefsiz, bölücü” olan Sn. Devlet Bahçeli (3 haziran 2015 de Maraş mitinginde)..

Misal “arsızlığın iktidarı, sığlığın iktidarı, lümpenin iktidarı”?? Beğendiniz mi, olmuş mu.. Bu da Cnn TÜRK ekranlarından bir spikerin (belki de özel günlerindeyken) ettiği laf, (nedir ki canım anlayışlı olmak lazım).

Peki siz hiç o ağızlardan; “Kılıçdaroğlu’nun üslubu, Demirtaş’ın üslubu, Bahçeli’nin üslubu, falan gazetenin/ gazetecinin üslubu, filanca tv’deki üslup” gibi eleştiriler duydunuz mu?

Yok, çünkü ülkece bütün meselemiz, hatta dünyada da üzerinde durulması gereken mesele belli; “Erdoğan’ın üslubu”!

***

Gelelim gündeme.. Şu bizim, siyasi üsluptan şikayetçi ana muhalefet partisi liderinin ağzından çıkan “diktatör bozuntusu” meselesine.

Bozuntu dediler mi aklıma oyun hamuru filan geliyor.. ama ille bir siyasi figür getirmem gerekse de bu kesinlikle Erdoğan olmazdı sanıyorum.

Olsa olsa.. 4-5 seçimin (valla sayamadım) kaybedeni, henüz tek icraatını göremediğimiz, lider olarak kendi partisinde bile içselleştirilememiş,

(for examle; “siz hiç profil fotosunu Kılıçdaroğlu yapan CHP’li gördünüz mü, ama Erdoğan yapan sayısız..”),

Ve en önemlisi; o makama ahlak dışı şantaj kasetleri vesilesiyle otur(tul)muş, bilek gücüyle hak etmemiş biri gelir aklıma sanıyorum.

Diktatör denince de; tek partiye mahkum edilmiş ve demokrasimiz adına kayıp sayılabilecek olan Türkiye’nin CHP’li yılları ile,

Bugün, getirdiği bir takım düzenlemeler, tüzük değişiklikleriyle kendinden başkasının adaylığının önünü tıkayan, tek başına aday olduğu seçimlerden mecburen zaferle çıkan Kılıçdaroğlu gelir.

Hele de bu haline- bu siyasi acziyetine bakmadan, bir kez bile dönüp kendi özeleştirisini yapmadan dönüp de;

Girdiği her seçimin her tür saldırıya rağmen açık ara önde kazananı.. Beğenirsiniz beğenmezsiniz; Türkiye’de kendi rüzgârını estirmiş, şahsına münhasır, liderliğini- karizmasını düşmanlarının bile tartışmadığı birine,

Bu ülkede % 52 gibi rekor denebilecek oy oranıyla seçilmiş, bulunduğu makamı sonuna kadar hak etmiş Sn. Cumhurbaşkanına “diktatör bozuntusu” diyor ya,

Akıllara zarar, ve tabi bir siyasetçi (hele de ana muhalefetin lideri olarak) kendi konumuna ve inandırıcılığına da zarar…

***

Halbuki..

Beş bin bilançolu kanlı darbeyi içine sindirip de silah zoruyla iktidara gelmiş Sisi'ye anlayış gösteren, Mısır'la arayı düzeltmek gerektiğinden bahseden sen..

Kırım’ı ilhak- Ukrayna’yı işgal etmiş, yetmemiş cehennemin dibindeki Suriye’ye bile göz dikmiş yayılmacı Putin'le aynı safta bulunan sen...

Her gün kaç idamın gerçekleştiği belirsiz katı İran rejimiyle de arasından su sızmayan sen..

Paris saldırısı sonrası alınan olağanüstü tedbirlere rağmen Fransız hükümetine anlayış bildiren sen…

Hele ki kendi halkını, çoluk çocuk kadın demeden; parklarda, okullarda fosfor- varil bombaları ve kimyasallarla katleden, babadan devraldığı koltuğunda diktanın alasını uygulayan Esed’e,

(Hem de bunları yaparken) heyet yollayan sen...

Gerçek diktatörlere hiç itirazın yok (hatta gayet iyi anlaşıyorsun) da.. Halkın helal oylarıyla seçilmiş Erdoğan'ı mı beğenemedin,

Demezler mi adama, Sn. Kılıçdaroğlu?

Hatice OLGUN

3101.2016

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.