ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Soya & Arşiv / Bizim Bir Çeşit Sorunumuz Var « geri
Herkesin anlayabileceği söylenişle nedir bu çeşit kavramı? Çeşit en basit anlatımıyla her hangi bir üründe; gerek hasat öncesinde arazide, gerekse hasat sonrasındaki ambar gözlemlerinde uzun yıllar sonuçlarına dayanılarak; istikrar, yeknesaklık, durulmuşluk ve orijinalitenin sağlanması olayıdır. Farklı bitkiler açısından bu süre değişmekle birlikte; soya bitkisi için sıfırdan başlayarak bir çeşit tescil ettirebilme yolunda, bir araştırmacının toplam çalışma sürecinin en az on üç yılını gözden çıkarması (hatta bazı dönemlerde fazlasıyla zorlayan çalışma şartlarına bakılırsa adaması) gerektiği söylenebilir.

Soya; binlerce yıldır uzak doğuda yetişirken oradan dünyaya yayılan ve bu gün geldiği noktada hayal gücümüzü bile zorlayabilecek endüstriyel kullanım alanlarına sahip bir bitkidir. İkinci dünya savaşı sırasında yaygın olarak insan beslenmesinde kullanıldığı bilinen bu “çekik gözlü insanların mucize bitkisi”; 1690’lı yıllarda Alman botanikçi Keampfer tarafından Avrupa’ya, oradan da 1800’lü yılların başında Amerika’ya intikal etmiştir.

Böylece fırsatlar ülkesi Amerika (ileride bir gün) silah ihracatından daha büyük bir geliri her yıl bu bitkinin ihracatı ile sağlayacağından haberdar olarak mı bilinmez; yoğun bir şekilde üretimine başladığı soyada bütün girişimleri birer fırsata dönüştürmekte gecikmemiştir (insan tam da bu noktada; “soyada bu gün sahip olduğu yere gelmek için, gidip uzak doğuyu da -sudan bir sebeple- işgal etmek varken, meşru olanı seçme yönüyle takdire şayan  1800’lü yılların Amerika’sının, şimdiki şaşırtan cüretini ne zaman ve nereden kazanmış olabileceğini” düşünmeden edemiyor). Peki sonuç ne oldu dersiniz? 1930’lu yıllarda Mançurya dünyadaki soya üretiminin % 63’ünü karşılarken, bu gün ABD bu üretim düzeyinin hakkı olan makamı ele geçirmiştir.     

Türkiye soya üretimi bakımından uygun sayılabilecek toprak ve iklim şartlarına rağmen pek de iç açıcı bir noktada değildir. Durum böyle olunca; gıdadan otomotiv sanayine kadar bir çok sektörün bu ürünle ilgili kaçınılmaz hammadde talepleri, hızla artan oranlardaki ithalatı beraberinde getirmiştir. Bu bitkide üretimi arttıramayışımızdaki sebepler öncelikle; bütün ürünlerde üretimin önünü tıkayan yüksek maliyetler, parçalanmış tarım alanları, ürünü elden çıkarmadaki güçlükler, uygun politikalarla üretimin desteklenmeyişi şeklinde sıralanabilir. 

Bunların dışında, özellikle bölgemiz için üretimin önünü tıkayan en önemli dar boğaz; çeşit sıkıntısıdır. Bu konuda bizden çok önce yola çıkmış bazı ülkelerde; olum gün sayısından tutun da, yağlık yada protein amaçlı soya üretimi açısından spesifik anlamda amaca uygunluk gibi geniş bir alternatif zenginliği sunabilen yüzlerce soya çeşidinden bahsetmek mümkündür. Ülkemizde henüz bu durum Ege ve Akdeniz bölgelerinin ekolojik koşullarında geliştirilen ve bu anlamda  bölgemiz için (yapılan çok yıllık gözlemler sonucunda) hasada imkan tanımayacak ölçüde geççi bulunan birkaç çeşit ile sınırlıdır..

Yüzler hatta binlerle ifade edilen yabancı çeşitleri yasal olarak üretimde kullanabilmenin  bilinen tek yolu, zor prosedürleriyle imkansıza yakın olarak niteleyebileceğimiz üretim izni yoludur. Bunun dışında bu (yabancı orijinli) çeşitlerin üniversiteler ve araştırma kuruluşları tarafından bilimsel çalışmalarda (örneğin ıslah çalışmalarında ebeveyn olarak) kullanılması yasalarla meşru sayılmıştır.      

Herkesin anlayabileceği söylenişle nedir bu çeşit kavramı? Çeşit en basit anlatımıyla her hangi bir üründe; gerek hasat öncesinde arazide, gerekse hasat sonrasındaki ambar gözlemlerinde uzun yıllar sonuçlarına dayanılarak; istikrar, yeknesaklık, durulmuşluk ve orijinalitenin sağlanması olayıdır. Farklı bitkiler açısından bu süre değişmekle birlikte; soya bitkisi için sıfırdan başlayarak bir çeşit tescil ettirebilme yolunda, bir araştırmacının toplam çalışma sürecinin en az on üç yılını gözden çıkarması (hatta bazı dönemlerde fazlasıyla zorlayan çalışma şartlarına bakılırsa adaması) gerektiği söylenebilir.  

Yeni bir çeşit elde edebilme yolunda kısaca neler yapılır? Yüzlerce yabancı kaynaklı çeşit (tesadüfiliği önlemek amacıyla en az birkaç yıl ve birkaç lokasyonda) performanslarına bakıldıktan sonra, bilgisayar programları ile istaistiki analize tabi tutulur. Burada öne çıkanlar, ebeveyn olarak melezleme çalışmalarında kullanılmak üzere belirlenir. Daha sonraki aşamada ise; “en iyileri seç, doğru kombinasyonu oluştur, mükemmeli umut et” şeklindeki bir yaklaşımla varyasyonu oluşturması beklenen melezleme işlemi titizlikle gerçekleştirilir.   

Melezlemelerin ardından gelen safha; amaçlanan orijinalitenin sağlanmasına kadar farklı metotlarla sürecek olan seleksiyon aşamasıdır. Yaklaşık on ikinci yılın sonunda, tamamen tarafsız bir kuruluş olan Ankara’daki Tohum Tescil Sertifikasyon Merkezi’ne gönderilen materyal; titizlikle denendikten sonra eğer olumlu karar verilmişse, tescile hak kazanır ve bir araştırmacı için belki de en güzel ve en anlamlı aşama gelir; çeşidine bir isim verme aşaması..


Hatice OLGUN

 

 

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.