ana sayfa hakkımda şiirlerim yorumlar
1
2
3
4
5
tüm yazılarım
facebook | Hatice OLGUN Twitter | Hatice OLGUN
Ana Sayfa
Menü
Öz Geçmiş
Yazılarım
Çizimlerim
Şiirlerim
Fotoğraf Galerisi
Haber & Söyleşi
Yazarlardan
Yorumlar
Bana Ulaşın
Yazılarım / FETÖ Mücadelesinde Yeni Ortak: Rusya.. « geri
Saldırının sadece, Türk- Rus ilişkilerinin yeniden ivme kazanmasına yönelik olduğunu zannetmek ve tabiri caizse 15 Temmuz kazığından sonra Batı’ya resti çeken Türkiye’yi, yakınlaşmakta olduğu Doğu Blokunda da yalnızlaştırarak yeni işgal denemelerinin başarı şansını artırma düşüncesiyle sınırlamak (doğruysa da) eksik perspektiften bakmak olur. Büyük resimde amaç; Bir yandan Türkiye- Rusya ilişkilerini bozarak (böylelikle yalnızlaşan Türkiye’ye) Ortadoğu’da kendi çizdikleri haritaları dayatırken; bir yandan da, Ortadoğu’yu işgal ekibi olan Obama- Hillary çizgisinin seçimlerde sonunu getiren ve bununla da kalmayıp Putin’le diyalog sinyalleri veren Trump’a; görevi devralacağı 20 Ocak 2017’den itibaren daha da sarpa sarmış bir ABD ile yönetilemez krizler bırakmak, sistemi yeniden Obama çizgisine evirecek biçimde Trump yönetimini başarısız kılmaktır.

Bizim ana muhalefetin bir huyu var; kendilerinin tehdit olarak görmedikleri her hangi şeyin ciddiyetini ne kadar izah ederseniz edin, yaşamadıktan sonra inandıramıyorsunuz.

Öyle ki FETÖ’nün silahlı bir örgüt olduğuna inanmaları için 15 Temmuz gibi yüzlerce şehit, binlerce gaziye mal olan o cehennem geceyi tecrübe etmemiz gerekti (maalesef).

Hatta içlerinden kimilerini inandırmaya bu bile kâfi gelmemiş olacak ki, yüzleri dahi kızarmadan hepimizin gözleri cereyan eden bu hain kalkışmaya ‘tiyatro’ dediler, kurgu imasında bulundular, Başkanlık taktiği bile dediler, pes!

Onlar sanmıştı ki; Fethullahçı Terör Örgütü’nün bir önceki aleni girişimi olan 17- 25 Aralık sürecinden sonra yaşanan gerilim, Hükümet kanadı ile eski ortağı ‘Cemaat’ arasında dershaneler meselesiyle başlayan hesaplaşmanın ‘doğal bir tezahürü’dür.

Tabi bu tespit, sokaktaki ortalama muhalif yahut muhalefet içindeki kripto paralel olmayan vekil- gazeteci ön takımı için geçerli. Yoksa neyin ne olduğunu hepimizden bilen, FETÖ’nün ve Türkiye Cumhuriyeti üzerindeki illegal amaçlarının gayet de farkında olan,

Ve daha da kötüsü tüm bunlara rağmen (istemli ya da bir şekilde mecbur bırakılarak) kalkışmanın bütün aşamalarının içinde olan grubun yaptığı da “yanılsama, öngörüsüzlük, basiret bağlanması” falan değil düpedüz ihanet ortaklığıydı.

Topyekun(?) Milli seferberlik...

Sn. Cumhurbaşkanı birkaç gün önce açıklama yaptı ve dedi ki; Millî Mücadele şartlarındayız, o günkü kadar tehdit altındayız, teröre karşı topyekûn milli seferberlik ilan ediyoruz”.

Daha OHAL ve KHK’ları sindirememiş ana muhalefetin; her şeyi, gerek tabiatları icabı süregelen ve gerekse de konjonktür gereği altı çizilen bütün ayrılık gayrılığı bir kenara koyarak desteklemesini, milli bir duruş göstermesini istedik, olmadı.

Neden olmadı, olmuyor oralara bu yazıda girmeyeceğim. Zira CHP’nin FETÖ’ye angaje olması ta Sn. Baykal’a şantaj kasetine ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun aynı kaset operasyonuyla o koltuğa oturtulma hikâyesine kadar varan uzun ve tek başına bir yazma konusu zira.

Oysa daha 15 Temmuz’un hesabı kapatılmamışken, İstanbul Beşiktaş’taki- Kayseri’deki hain saldırıların kanı yerdeyken, içerdeki PKK- FETÖ’ye ilaveten sınırlarımızın ötesinde bir de DAEŞ’le ölümüne mücadele ederken..

Aynı odaklar 15 Temmuz’da beceremediklerini bu kez dolar oyunlarıyla ekonomi üzerinden denemeye çalıştılar (ki, milletin bu kez de sokağa değil ama döviz bürolarına akın etmesi, kim bilir ilan edilmemiş kaçıncı seferberlikti).

Bütün bunlar yetmez gibi üstüne Ankara’daki bir sanatsal etkinlikte Rusya Büyükelçisi Karlov Emniyet’in içinden (on binlerce tahliyeye rağmen) kripto bir örgüt elemanı eliyle ve yasal mermisiyle bir suikaste kurban gitmişken..

ABD’si Almanya’sı İsviçre’si PKK’ya/ FETÖ’ye apaçık destek verirken.. Yunanistan FETÖ’cüleri iade eder gibi yapıp ertesi gün fikir değiştirirken..

İran döneklikte ondan aşağı değilken.. Suriye yanarken, Irak’ta (çoğu soydaş) Sünni Müslümanlar üzerine kanlı senaryolar harekete geçirilmeye uğraşılırken…

Türkiye bütün bu odakların hedefinde, tüm bu badirelerin ortasındayken.. Şimdi değilse ne zaman, Allah aşkına ne zaman;

Ana muhalefet/ medyası Devletinin ve bu milletin ekserisinin yanında olacak bilen var mı?

FETÖ Mücadelesinde Yeni Boyut; Rusya İşin İçinde..

Öte yandan Türkiye’nin iç siyasi dinamikleri nasıl işlerse işlesin, ana muhalefetimiz ilginç pozisyonunda ne kadar ısrar ederse etsin,

Rus Büyükelçi Karlov’un, Ankara’daki sanatsal etkinlikte (kripto FETÖ’cü olduğu yönünde kuvvetli şüphe bulunan) bir emniyet mensubunca öldürülmesi olayının, FETÖ mücadelesini çok farklı bir boyuta taşıyacağı açık.

Öyle ki suikastın hemen ardından iki ülke yetkilileri, bu menfur olayın yeniden inşa edilmekte olan Türk- Rus işbirliğini etkilemeyeceği yönünde açıklamalar yaparken, Rus Devlet Televizyonu Russia 24 Fethullahçı Terör Örgütü'nün olağan şüpheli olduğunu duyurdu.

Türkiye tarafında ise suikasttaki FETÖ parmağı, ilk saatlerden itibaren sanal, görsel ve sosyal medyada dillendirilirken; dün de (sanıyorum ki Devletin henüz bizimle paylaşmadığı ilave bazı delillere dayandırılarak) en üst ağızdan ilan edilmiş oldu.

Bir kısım dış- iç medya organının ısrarla 'çevik kuvvet' kimliğine vurgu yaptığı, kasten de (sahte olduğu anlaşılan bir bildiriye dayanılarak) 'cihatçı' algısına çalışıldığı gözden kaçmasa da;

Gün gibi ortada ki Karlov suikastının sanığı, saldırgan Mevlüt Mert Altıntaş FETÖ ile ileri derecede irtibatlı. 

İşte o bağlantılardan bazıları…

Saldırgan Altıntaş'ın Söke'de FETÖ'nün Körfez Dershaneleri'nden yetiştiği, şaibeli KPSS hikayesi sır değil.

Yanısıra eğitim masraflarının da Söke'li firari FETÖ'cü iş adamı Şahin İlgi tarafından karşılandığı öğrenildi (darbe başarılı olsaydı, İlgi'nin Sıkıyönetim Valisi ya da Aydın Büyükşehir belediye Başkanı olacağı konuşuluyor).

Bitmedi! 15 Temmuz’da izin alarak görevli olduğu Diyarbakır’dan Ankara’ya gelen ve izinde geçireceği adres olarak (FETÖ’nün İngilizce yayın organı)Today’s Zaman yöneticisinin adresini gösteren saldırganın ablası ve dayısının da FETÖ ile ilgili şüpheli listede.

Bu kadar mı, hayır.. Saldırıyı gerçekleştireceği gün hasta olduğu gerekçesiyle rapor alarak işe gitmeyen saldırgana raporu veren o doktor da yakını FETÖ’den açığa alınmış biri.

Ve…Saldırı öncesi yerleştiği otelde kimlerle iletişime geçtiğinin araştırılması amacıyla incelemeye alınarak 4 ayrı şifre tespit edilen cep telefonundan bilin bakalım kimlerle iletişime geçtiği tespit edildi; tabiki FETÖ..

2014’de telefon numaralarını değiştiren ve By Lock’ta kaydı olmayan saldırgan, suikast öncesinde kırmızı listede By Lock kullanıcısı olduğu tespit edilen tam 10 FETÖ’cü ile defalarca irtibata geçmiş!

Saldırgana cihatçı maske..

Saldırganın By Lock kullanmıyor olması, FETÖ’nün ‘kamikaze’ olarak kullanmayı planladığı örgütle doğrudan ilişki kurdurulmayan gruptan seçileceği yorumlarını beraberinde getiriyor.

Bu yolla, deşifre olmamış uyur haldeki hücreleri soruşturmalar açısından görünmez hale getirdikleri gibi, bu gibi saldırılar için farklı örgüt görüntüsüyle de suç işlemeye devam etmeyi planladıkları öngörülüyor.

Yukarıda saydığımız ve muhtemelen şimdilik bir kısmı bilinen bütün FETÖ izlerine rağmen, saldırganın El Nusra bağlantısına dair algı operasyonuna maruz kaldık son iki gündür.

Ve böylelikle anlaşılmış oldu; saldırı sırasında başarısız Arapçası ile bir şeyler bağırmasının da, acemice sol elinin işaret parmağını havaya kaldırmasının asıl sebebi (gerçekte sağ işaret parmağını kaldırması gerekiyor)…

Evinde El Kaide dökümanı bulunduğu haberiyle süslenen aynı algı, çok geçmeden ortaya çıkan ve saldırıyı El Nusra’nın üstlendiğine dair bir bildiri ile taçlandı(!)

Bizimkiler de fırsatı kaçırmayıp bu bilginin üzerine hemen atladı tabi ki.. Zaten o “bizimkiler” sözüyle kastettiklerim arasında bulunan CHP'den Veli Ağababa, daha ilk saatlerde “Saldırgan 'FETÖ'cü değil” diyerek aynı algıya katkısını sunmuş oldu.

Pek çok muhalif isim-  medya organı da hakeza, yalan- montaj bildiriyi (daha önce pek çok kez şahit olduğumuz gibi) adeta havada kaptı ve buna dayanan yorumlar yaptı.

Lakin karşı açıklama gecikmedi ve El Nusra saldırıyla alakaları olmadığını, “olayı kendilerinin üstlendiğine dair” ortada dolaşan bildirinin de kendilerine ait olmadığını belirtti.

Saldırının amacı..

Her iki tarafın ilk anlardan itibaren dillendirdiği olağan şüphelinin, FETÖ telaffuzu arkasındaki “FETÖ- CIA/ ABD- NATO” ortaklığı iması olduğu artık herkesin malumu.

Zaten saldırının sadece, Türk- Rus ilişkilerinin (24 Kasım 2015’teki jet krizinden sonra) yeniden ivme kazanmasına yönelik olduğunu,

Tabiri caizse 15 Temmuz kazığından sonra Batı’ya resti çeken Türkiye’yi, yakınlaşmakta olduğu Doğu Blokunda da yalnızlaştırarak yeni işgal denemelerinin başarı şansını artırma düşüncesiyle sınırlamak (doğruysa da) eksik perspektiften bakmak olur.

Büyük resimde amaç; Bir yandan Türkiye- Rusya ilişkilerini bozarak böylelikle yalnızlaşan Türkiye’ye Ortadoğu’da kendi çizdikleri haritaları dayatırken;

Bir yandan da, seçimleri kazanarak (Ortadoğu’yu işgal ekibi olan) Obama- Hillary çizgisinin sonunu getiren ve bununla da kalmayıp Putin’le diyalog sinyalleri veren Trump’a;

Görevi devralacağı 20 Ocak 2017’den itibaren daha da sarpa sarmış bir ABD ile yönetilemez krizler bırakmak, sonrasında da Türkiye’deki Gezi benzeri isyanları ABD’de devreye sokarak Trump yönetimini başarısız kılmaktır.

Bunun ucunun bir şekilde (ya sonraki seçimde meşru yolla, yada daha önce sokak hareketleri yoluyla) yönetimin; tekrardan Obama- Hillary çizgisine,

Yani Ortadoğu’yu işgal ekibine devrine kadar gideceğini bilmem söylemeye gerek var mı?


Hatice OLGUN
haticeolgun2@gmail.com

Yorum Yazın Tüm Yorumlar
Güvenlik
Galeri
Sayfanın tüm hakları Hatice OLGUN’a aittir. 2015 ©
ana sayfa | hakkımda | fotoğraf galerisi | çizimlerim | şiirler | haber & söyleşi | yazılarım | yazarlardan | Yorumlar | bana ulaşın KA İnternet Bilişim Teknolojileri Tic. Ltd. Şti.